Ramazan ilk orucu hangi gün Ramazan ayı 2018 ilk sahur-iftar ne zaman

Ramazan ilk orucu hangi gün Ramazan ayı 2018 ilk sahur-iftar ne zaman

Milyonlarca müslüman ilk sahura 16 Mayıs Çarşamba gecesi kalkacak. 14 Haziran 2018 Perşembe günü ise Ramazan ayının son günü Arefe olarak idrak edilecek. Ramazan Bayramı 1. günü 15 Haziran cuma. Aynı zamanda Arefe günüdür. Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve oruç tutmasına engel bir mazereti olmayan her Müslüman'ın Ramazan orucunu tutması farzdır. İslam dini, kişileri, güçleri nispetinde sorumlu tutmuş, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler getirmiştir. Bu mübarek ayların manevi değerine Hz. Peygamber işaret etmiş ve şöyle buyurmuşlardır:“Recep Allah"ın ayı, şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358) “Ey Allah'ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur." (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259) “Allah'ım! Bizleri Regâible Sana rağbet eden, Miraç ile yücelen, Berat ile kurtuluşa eren, Kadrini idrak ederek Ramazanın sonunda cenneti hak eden kullarından eyle!"  Oruç Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve engellemek anlamındadır. İslam dininde oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadarki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Kamil anlamda oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi mideyi yemek içmekten koruduğu gibi, dili de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözden uzak tutmalı- dır. Göz harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedikodu ve boş sözler dinlememelidir. Gönül güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organları orucu iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir

RAMAZAN NE ZAMAN BAŞLAYACAK: 11 ayın sultanı Ramazan ayı 2018’de, 16 Mayıs 2018 Çarşamba günü başlayacak. 14 Haziran 2018 Perşembe günü ise Ramazan ayının son günü olarak idrak edilecek.

2018 KANDİL GÜNLERİ NE ZAMAN: 19 Mart 2018 Perşembe günü Regaib Kandili.- 13 Nisan 2018 Cuma günü Miraç Kandili.- 30 Nisan 2018 Pazartesi günü Berat Kandili.- 19 Kasım 2018 Pazartesi Mevlid Kandili.

Ramazan bayramı tatili kaç gün olacak? 

Ramazan Bayramı Tatili'nde uzun bir tatil gözükmüyor. Arefe günü 14 Haziran Perşembe gününe denk geliyor. Dolayısıyla resmi tatil günleri perşembe öğleden sonra ile birlikte Cuma, Cumartesi ve Pazar. Çalışanlar, zaten iki günü haftasonu olan 3.5 günlük bir tatille yetinmek zorunda.

2018 Yılındaki Önemli gün ve Geceler:

3 aylar içerisinde birçok önemli gün ve geceler bulunmaktadır.
Mevlid Kandili: 19 Kasım 2018 Pazartesi
Regaib Kandili: 22 Mart 2018 Perşembe Perşembe
Miraç Kandili: 13 Nisan 2018 Cuma
Berat Kandili: 30 Nisan 2018 Pazartesi
Ramazan Ayı Başlangıcı: 16 Mayıs 2018 Çarşamba
Kadir Gecesi: 10 Haziran 2018 Pazar
Ramazan Bayramı: 15 Haziran 2018 Cuma
Kurban Bayramı: 21 Ağustos 2018 Salı

Receb Ayı içerisinde Regaib ve Miraç Kandilleri de bulunmaktadır. 2018 Yılı Regaib Kandili 22 Mart 2018 Perşembe gününe, 13 Nisan 2018 Pazar gününe ise Miraç Kandili denk gelmektedir. Şaban Ayı 17 Nisan 2018 Salı günüdür. Şaban Ayı içerisinde bulunan Berat Kandili ise 30 Mayıs 2018 Pazartesi günüdür. 16 Mayıs 2018 Çarşamba günü ise Ramazan Ayı'nın ilk günüdür. 10 Haziran 2018 Pazar günü Kadir Gecesi'dir. 14 Haziran 2018 Perşembe Günü ise Arefe günüdür.

ÜÇ AYLAR

Üç aylar veya Mubarek üç aylar, Hicri takvim'de mukaddes olan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Faziletli sayıldığı için ibadetler artırılır, günahlardan en azından saygıdan dolayı sakınılır ve Ramazan ayına hazırlık yapılır. Hadise göre Recep Allah'ın ayıdır, Şaban Peygamber Muhammed'in ayıdır, Ramazan da ümmeti'nin ayıdır. Ayrıca, Recep Regaib Kandili ve Mirac Kandilini, Şaban Beraat Kandilini ve Ramazan Kadir Gecesini barındırır.

Üç Aylar'ın Başlangıcı

Üç Aylar; birbiri ardına açılan rahmet ve mağfiret kapıları olan Recep, Şaban ve Ramazan ayını içinde barındıran, Regâib kandiliyle başlayan, Miraç ve Berat'le devam eden, bin aydan daha hayırlı Kadir gecesiyle zirveye ulaşan, Ramazan bayramıyla da maddî ve manevî alanda “Bayram"a dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma aylarıdır.

Bu mübarek ayların manevi değerine Hz. Peygamber işaret etmiş ve şöyle buyurmuşlardır:

“Recep Allah"ın ayı, şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358)
“Ey Allah'ım! Recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana kavuştur." (Ahmet b. Hanbel, Müsned, I, 259)
“Allah'ım! Bizleri Regâible Sana rağbet eden, Miraç ile yücelen, Berat ile kurtuluşa eren, Kadrini idrak ederek Ramazanın sonunda cenneti hak eden kullarından eyle!"

Ramazan ayı orucu ile ilgili ayet ve hadisler:

“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir." (Bakara-185).

 Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele. (Tevbe 112)

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. (Bakara - 187)

Üç Aylar ve Regâip Kandili Dinî hayatımızda "Üç Aylar'' olarak bilinen feyizli ve bereketli maneviyat mevsimine bir defa daha girmek üzereyiz. 24 Haziran 2009 Çarşamba, günü Üç Ayların ilki olan Recep Ayının birinci günü, bu ayın ilk Cuma gecesi olan 25 Haziran 2009 Perşembe akşamı da "Regaib Kandili'' dir. Dinî literatürümüzde "üç aylar" diye bilinen çok feyizli ve bereketli bir manevîyat mevsimine bir kez daha kavuşmuş bulunuyoruz.

Üç Aylar, Kamerî Takvime göre, Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, mânevî huzur ve sükunun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Bu aylar girince, mü'minlerin ruhlarını mânevî bir hava kaplar, bu mübârek aylar içerisinde öyle feyizli ve bereketli geceler vardır ki, Yüce Allah'ın rahmeti, bu gecelerde mü'minler üzerine yağmur gibi yağar.

Üç aylardan ilki olan Recep ayının mânevî değerine Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Peygamber'in hadis-i şeriflerinde işaret buyurulmuştur. Tevbe Sûresi'nin 36. âyetinde şöyle buyurulmaktadır:

"Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin..."
Âyette ifâde edilen "haram aylar"ın, "Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Recep" ayları olduğunu Sevgili Peygamberimiz, şu hadisleriyle açıklamışlardır:

"Muhakkak zaman Allah'ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene oniki aydır. Onlardan dördü haram aylarıdır. Bunlardan üçü peşpeşedir: Zilkâde, Zilhicce, Muharrem, bir de Cemâziyel-âhir ile Şaban ayları arasında olan ve Mudar Kabilesi'nin ayı Recep'tir." (Buhârî, Ehâdî, 5, Tevhid, 24; Müslim, Kasâme, 29; Ebû Dâvud, Menâsik, 67, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/37, 73.)

Recep Ayı, gerek İslâm'dan önce, gerekse İslâm'dan sonra mukaddes bilinen bir aydır. İslâm dinî gelmeden önce, bu ay girer girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde hissederdi. İslâm geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam ettirildi. Bu ay, Regâip ve Mirac gibi mübârek geceler ve ilâhî tecellilerle şereflendirildi.

Recep ayının başlangıcında Peygamberimizin şöyle duâ ettiği rivayetler arasında yer almaktadır:

"Ey Allah'ım! Recep ve Şabanı bize mübârek kıl, bizi Ramazana kavuştur." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259.)
Ülkemizde, yukarıdaki beyanlar ışığında, asırlardır bir "üç aylar" geleneği oluşmuş; Ramazana hazırlık, Recep ayının girmesiyle başlar hâle gelmiştir.

Bu aylar mübârek gecelerle doludur. Recep ayının ilk Cuma gecesi, Regâip gecesi, yirmiyedinci gecesi, Mirac gecesidir. Şaban ayının onbeşinci gecesi Berat gecesi, Ramazan ayının yirmiyedinci gecesi de Kadir gecesidir.
Burada, 25 Haziran Perşembe akşamı idrak edeceğimiz Regâip gecesine de kısaca temas edelim.
Regâip, çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey anlamlarına gelen Arapça bir sözcüktür. Cenâb-ı Hakk'ın, ilâhî ihsan ve manevî hediyelerinin diğer zamanlardan daha çok tecelli etmesi ve samimi kalple Allah'a yönelenlerin affedilme ümitleri dolayısıyla, Müslümanlar tarafından heyecanla beklendiği ve gönülden arzulandığı için Recep ayının ilk Cuma gecesine "Regâip Kandili" denmiştir.

Regâip Kandili, Recep ayının 27. gecesindeki Mirâc ve Şaban ayının 15. gecesindeki Berat kandillerini; Ramazan ayını, Kadir gecesini, Ramazan ve kurban bayramlarını müjdeleyen mübârek bir gecedir. Bu geceye mahuss bir ibâdet şekli olmamakla beraber, geceyi tevbe, dua ve ibâdetle geçirmek sevap kazanmaya vesile olur.

Recep ayı içerisinde bulunan bir başka mübârek gece de Mirac gecesidir. Mirac gecesi; Allah'ın Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'i Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya götürdüğü (Bkz. İsrâ, 1.) ve oradan da göklere yükselttiği gecedir. Mirac gecesi, Cenâb-ı Hakk'ın Hz. Peygamber'e büyük hakikatlerin ilâhî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilâhî vahye muhatap kıldığı, kendi âyetlerini ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği, mü'minlere namazın farz kılındığı ve biz Müslümanlar için de ilâhî lütuflarla dolu olan bir gecedir.

Üç ayların ikincisi olan Şaban ayı ve onun içerisinde bulunan Berat gecesi de Müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibâdet edilmesi âdet hâlini almıştır. Bazı rivayetlerden, Hz. Peygamber'in Şaban ayına ve özellikle bu ayın onbeşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihyâ ettiğini (Tirmizî, Savm, 39; Ibn-i Mâce, İkâme, 191, Hadis No: 1389.) göz önünde bulunduran âlimler, bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevaba vesile olacağını söylemişlerdir. Ayrıca bir kısım bilginlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid'i Aksâ'dan, Mekke'deki Kâbe istikametine çevrilmesinin (Bkz. Bakara, 185.); Hicret'in ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır. (Geniş bilgi için bkz. DİA, V, 475-476.)

Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayı ve onda bulunan Kadir gecesinin ise, dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. Ramazan ayı, hayır ayı, yoksullara ve düşkünlere yardım ayı ve bütün anlamıyla Kur'an ayıdır. Ramazanın diriltici özelliği, bütün insanlığı hidâyete ve mutluluğa ulaştırmak için yeryüzüne gönderilen Kur'an-ı Kerim'in bu ayda inmeye başlamasından, (Bkz. Bakara, 185.) bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin (Bkz. Kadir, 3.) bu ay içerisinde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, İslâm'ın beş temelinden biri olan oruç ibâdetinin bu ayda yerine getirilmesi emredilmiştir. (Bkz. Bakara, 185.) Böylece Ramazan ayı diğer aylar içinde bir başka aydır. Sanki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hayatımızın kazandığı ve kazanacağı yeni boyutların filizleneceği önemli bir devredir. İnsanî ve sosyal ilişkilerimizin daha güzel bir hüviyet kazanacağı zaman dilimidir.

Ramazan ayının özellikle Müslüman Türk toplumunun dinî hayatında müstesnâ bir yeri vardır. Türk milleti, Ramazan'ı yılda bir defa gelen önemli bir misafir olarak kabul eder ve hazırlıklarını buna göre yaparlar.

Her yıl Ramazan ayı yaklaşırken neşe, hareket ve bir canlılık görülür. Toplum geleneğimizin canlı ve dipdiri görüntüsü olarak Ramazan; yıllık takvimimiz içinde hatırı sayılır bir ağırlığa sahiptir. Ramazan, aylar içerisinde sultanlıkla taltif edilen bir pâyenin sahibi olarak, kandillerle karşılanıp, bayramlarla uğurlanır. İftar, sahur, terâvih gibi ibâdet meşvesinin ötesinde mânâlar taşıyan bu merasimleriyle de sultan olmanın ayrıcalıklarını yaşar.

İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa, belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak edeceğimiz üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübârek geceler, mü'minin hayatındaki mûtad gün ve geceler arasında fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Şurası bilinmelidir ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde, Allah'ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise, sevinip mutlu olacak; kötü ise, pişmanlık duyarak mahcûp olacaktır.

Ancak bu mahcûbiyetin orada faydası da olmayacaktır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Haşr, 18.)

Önümüzdeki üç ay içerisinde gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıradanlığından bizleri alıp, kendi hususî atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ard arda yaşayacağız. Güzel yurdumuzun insanları, kandil, Ramazan ve bayram gibi bu husûsî zamanları sosyal barışın ve huzurun bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak öğreneceklerdir.

"Üç aylar" diye adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları, Yüce Allah'ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin dalga dalga Allah'a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günâhları silip yok ettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar, şeytânî özelliklere de sahip ve günâh işlemeye müsait olan insanın günâhlarından tevbe edip temizlenmesi için üç aylar bir fırsattır. Kısaca üç aylar, günâhlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazandan önce oruçla buluşanlar, Cuma namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibâdetlerini çoğaltanlar, tevbe ile Allah'a yönelenler... gibi mânevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır üç aylar.
Hayatımızda âdeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesîle olan mübârek üç aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; yaratan ve yaratılanlarla olan münâsebetlerimizi güçlendirmemiz için son derece değerli fırsatlardır.

İşte yakında idrâk edeceğimiz mübârek üç aylar; Yaratıcımıza, âilemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize ve gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilâfları, şahsî menfaat hesaplarını ve basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinîmizin bizden ısrarla istediği; barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesini, insânî ve ahlâkî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır. Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Regâip Kandillerini kutluyor, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevlâ'dan niyâz ediyorum.

RAMAZAN AYI NEDİR?

Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedi mutluluğun kapısını açar. Cehennemden kurtuluş beratını alarak zaman ve mekân cennetine doğru yol alır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Ramazan Ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar”
Ramazan, öncelikle oruç gibi türlü hikmetlerle dolu bir kulluk görevinin yerine getirildiği,her türlü hayır, rahmet ve bereketi kendisinde barındıran bir aydır. Dolayısıyla Ramazanayının en önemli özelliği oruç ibadetinin bu aya tahsis edilmesidir. Bundan dolayı Ramazanayına “Şehr-i Siyam” denilmiştir.

Ramazan orucu, hicretin ikinci yılı içinde Şaban ayında farz kılınmıştır. Orucun farzolduğu Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir. Kur’an-ı Kerimde, 

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilerefarz kılındığı gibi size de farz kılındı” buyurulmuştur (Bakara, 2/183). Müminlere bir ikram olarak sunulan Ramazan ayı; ibadet, tövbe, dua, zikir, arınma,sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.

ORUÇ NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

Oruç Arapça’da “savm” kelimesiyle ifade edilir. Savm sözlükte nefsi tutmak ve engellemek anlamındadır.
İslam dininde oruç, sabahın başlangıcı sayılan ikinci fecirden (tan yerinin ağarmasından) başlayarak güneşin batışına kadarki sürede başka bir deyişle imsaktan iftara kadar ibadet niyetiyle yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden nefsi uzak tutmaktır. Oruçtan beklenen amacın gerçekleşmesi için dikkat edilmesi gereken şeyler vardır. Kamil anlamda oruç bütün organların iştirakiyle gerçekleşir. Şöyle ki: Oruç tutan kişi mideyi yemek içmekten koruduğu gibi, dili de yalandan, gıybetten, kötü ve boş sözden uzak tutmalı- dır. Göz harama bakmamalı, kusur aramamalıdır. Kulak gıybet, dedikodu ve boş sözler dinlememelidir. Gönül güzel şeyler düşünmelidir. Bilinmelidir ki, organları orucu iştirak etmeyi başaramayan kişi şeklen oruç tutmuşsa da, oruçtan beklenen gayeye bütünüyle ulaşamamış demektir

Üç aylar ve kandiller bize ne söylüyor?

Yıl içinde üç aylar ve kandil geceleri Yüce Rabbimizin hesapsız rahmet, bereket, mağfiret ve merhametini biz kullarına taşıyan elçileri gibidir. Bu gecelerin taşıdığı anlam, uzun zaman yolları gözlenen, senede bir gün ya da bir ay gelip, bir süre evimize konuk olup, sonra bir dahaki yıla görüşmek umuduyla uğurladığımız bir kutlu misafir olmanın ötesinde, bir sembol olmalarında yatmaktadır. Evet, bu mübarek gün ve geceler bir şiar; bizi davet ettiği bir hakikat ve ulaştırmayı hedeflediği bir yer var. Can kulağını açanlarımıza seslenerek, âdeta bizimle şöyle konuşmaktalar:

“Sen ey insan! Asıl yolu gözlenen, umutla beklenen sen olmalısın. Kur'an-ı Kerim'deki vasıflarından biri de “sirac-ı münir/nur saçan kandil" olan Yüce nebiye iman etmiş, gönülden bağlanmış bir mümin olarak cehlin karanlığını aydınlatan kandil, susuz, çorak gönüllere yağan rahmet, güzel ahlakıyla çevresine nur saçan bir güneş sen olmalısın. Senin olmalı yetimin başını okşayan el, senin olmalı dertli yüreklere şifa sunan dil ve sen olmalısın feri kaçmış gözlere nur, gülmeyi unutmuş yüzlere sürur. Sen olmalısın kimsesizlerin kimsesi, sen olmalısın çaresizlerin çaresi. Sen olmalısın akan gözyaşlarını silen, sen olmalısın garibin halini o söylemeden bilen…

Sen olmalısın Regaip! Özlenen, rağbet edilen, değer veren ve değer verilen. Yaratılmışı yaratanından dolayı hoş gören, insanı kâinatın gözbebeği, Yüce Allah'ın en şerefli varlığı olarak bilip hürmet eden. Gelmeyene giden, aramayanı soran, vermeyene bolca ikram eden...

Sen olmalısın Miraç! Düşenler sana tutunup kalksınlar, kalkanlar ötelere seninle kanat açıp uçsunlar. Lebinden dökülen kevser olsun, her sözün bir cevher olsun. Sana gelenler sende Hz. İbrahim'in aşkını, Hz. Eyyub'un sabrını, Hz. Yusuf'un affını, Hz. Musa'nın kelamını, Hz. İsa'nın ölülere can veren nefhasını ve kâinatın medar-ı iftiharı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)'nın rahmet, şefkat, sehavet, adalet, kanaat ve bilcümle hüsnü hulukunu bulsun. Sana gelen miraca gider gibi gelsin, senden ayrılan miraçtan döner gibi hüzünlensin. Sen insanlığın miracı ol, namaz senin miracın olsun.
Sen olmalısın Berat! Hata ve kusurları setreden, suça ceza verse de suçluyu affeden. Borçluya merhamet edip, kol kanat geren. Gönül bahçesinde kaktüs, diken değil güller yetiştiren. “Veylün lil mutaffifin / Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!" itabına düçar olmamak için vicdan terazin adaletle tartmalı. Güçlünün değil haklının, zalimin değil mazlumun yanında olmalısın. Affedenlerin affolunacağı hakikatini bir an dahi unutmamalısın. Beni Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedince günahın olsa, can u gönülden yapacağın bir tövbe ile “Rahmeti gazabını geçmiş olan" Mevlanın seni de bağışlayacağından ümit var olmalısın.

Sen olmalısın Ramazan! Dünyaya gelişin “rahmet", dünyada kalışın “mağfiret" ve dünyadan ayrılışın “nar-ı cehimden azat olarak" varacağın yer cennet olmalı. Senin girdiğin yerde şeytanlar bağlanmalı, hatta senden korkup, yönünü, yolunu değiştirmeli. Nefs-i emmarenin tuzaklarını birer birer bozmalısın.

Senin girdiğin yerde cehennem kapıları kapanmalı, yürek yangınlarını söndürmek için koşmalı, koşmalısın. Cehenneme açılan kapıları gökte değil, kendinde aramalısın. Gözün nereye ve nasıl bakıyor? Kulağın neler duyup dinliyor? Ağzına giren ve oradan çıkandan haberdar mısın? Elin ne ile meşgul, ya gönlün?

Senin girdiğin yer cennete dönmeli. Ağlayan gülmeli, gülen düşünmeli. Hızır misali elinin değdiği yere bolluk, bereket inmeli. Çölleşmiş dimağlar yeşermeli ilm u irfanın ile. Sana gelen huzur bulmalı, Hızır bulmalı…
Sen Ramazan olmalısın; kızgın güneşte yanmış toprak misali aşk-ı Hak'la yanıp tutuşmalısın. Yaz mevsimi sonunda yağan rahmet misali sevginle, merhametinle, tatlı dil, güler yüzünle yakınındaki ve uzağındakileri sulamalı, sadaka-i fıtırları olmalısın. Fakirin sofrasında aş, mazluma, enîne yoldaş, meleklerle sırdaş olmalısın. Seninle iftar etmeli manaya, hikmete acıkmış olanlar. Seninle sahur yapmalı seherlerde kurtlar, kuşlar…

Sen olmalısın Kadir! Kur'an'ın doğduğu gece, sen de Kur'an'la yeniden doğmalısın. Onunla ikiz kardeş olmalısın. İlk emir oku! Oku sen kâinat kitabını ve nice ilim talipleri okusun seni. Melekler nüzul eylesin gönül hanene saf saf. Muştular getirsin Yüce Rabbinden, senin için bu gece bağışlanma ve af. Ta fecre dek, insanlık, daldığı bu derin uykudan silkelenip, uyanana dek sen uyumamalısın. Kıymeti bilinmek için kıymet bilen, Kadir'in kadrine eren olmalısın.

Sen olmalısın Bayram! Zengin, fakir, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, siyah, beyaz kim varsa ayırmadan, öteki yapmadan her gönüle girmeli, her yüze gülmeli ve her yüzü güldürmelisin. Evine bayram uğramayanlar varsa aman ha sen uğramalısın. Dargınları barıştıran, ayrılanları kavuşturan, dostları, dostlarla buluşturan olmalısın. Sen bayramda bayram ederken, seninle bayram etmeli alem! Ve sen ey insan! Eşref-i mahlûkat, ahsen-i takvim olan! Sofran ibadetin olsun, ibadetin de sofran. Böylece kulluğunun tadına var ve sana tat versin.iman!

 



Kaynak: Ramazan ilk orucu hangi gün Ramazan ayı 2018 ilk sahur-iftar ne zaman
Ramazan ilk orucu hangi gün Ramazan ayı 2018 ilk sahur-iftar ne zaman Ramazan ilk orucu hangi gün Ramazan ayı 2018 ilk sahur-iftar ne zaman Reviewed by Bursa Haberleri on Mart 18, 2018 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Facebook

Tüm Hakları Saklıdır. Blogger tarafından desteklenmektedir.